top of page
Yazarın fotoğrafıGökçe Serim

Triangle of Sadness/Hüzün Üçgeni

The Square filmine olan, yersiz küskünlüğüm nedeniyle bugüne kadar beklettiğim için beni utanca boğan film. Modern zamanları yaşamaya başladığımızdan beri, bu kadar nüktedan bir modern zaman eleştirisi izlememiştim.



Film, Balenciagalı v. H&M'li birey pompalamasıyla başlayıp; ıssız adaya düşsen yanına ne alırdın dünyasının gerçekliğine koyveriyor bizleri. Özetle, Şeytan Marka Giyer'li bir peşrev; yer yer Titanik yer yer Çiçek Abbas'ın sağ sol çatışmalı versiyonuyla gelişme; Lost ve Sineklerin Tanrısı arasında gidip gelen bir kapanış. Üstelik ne badireler, ne kusmuklar, ne gaita şelaleleri, olaylar olaylar...



Envai çeşit milletten yakışıklı erkek modeller, komikli bir gey spiker, hepimiz eşitiz sloganları ve hemen akabinde, yine hesap kitlenen adamın isyanı karşısında yine haklı çıkmayı başaran nemrut kadın sahnesini görünce ben de sandım ki aman allahım woke kültürü geliyor olmasın sakın. Yok yok gelmedi.


Yeri gelmişken değineyim, e yurt dışında da erkekler habire hesap ödüyormuş işte, hani ecnebi kadınlar hep Alman usulü yapıyorlarmış diye övüp duruyordunuz, noldu? Ruben Östlund, üstelik taa İsveçlerden çekmese hiç bilemeyeceğiz. Taksicinin dediği gibi, mücadele et kaardeşim yoksa kadınının kölesi olursun. Oldu da nitekim, üstelik birden fazla kadının şamar oğlanı oldu dünyanın en yakışıklı çocuğu. Ama hakkını yemeyelim, gerçek bir hayatın içinde, sahte Yaya'nın sahte güzelliğinin triplerini çekmektense; Abigail'in çirkin ama kıymet bilen gerçek yanından etkilenmeye başlamıştı o da.



Dünyanın en boş instagrammer kızı dedik. Hepimiz, çevremizde sıkça görüp tiksindiğimiz bu boş teneke tiplemeden nefret ediyoruz; hatta artık o kadar çoklar ki varlıklarını kanıksadık bile diyebiliriz ne yazık ki. Yanlarında da hep böyle bir yakışıklı ama testosteronu düşük zamane erkeği bulunur, hiç sekmez. Üstelik doyumsuz ve belli ki zevksiz kızın gözü de tipsiz ve kıllı adamlarda hâlâ. Günümüzün, kalpler hatta evler yıkan microcheating sorununa böylece değinilmiş diyecektim; ama bu artık düpedüz, ne var bunda herkes yapıyor aldatması.



Kusmuk sahnesinin abartılığı beni rahatsız etmedi, daha doğrusu elbette rahatsız etti ancak sinematografik açıdan yerinde ve kara mizahın dibi olarak değerlendirdim. Değinmeden geçemeyeceğim; bir demokrasi sağlama aracı olarak el bombası ticaretinin, buzdolabı aristokratı İngiliz bir çifte layık görülmesine bayıldım, bin maşallah yönetmenin hiciv yeteneğine.



Beni asıl üzen, filmin üçüncü kısmı olan, eşek adası bölümü oldu. Üzen de demeyelim de ilk iki bölümün süksesi yanında belki bir miktar klişe mi kaldı acaba diyelim. Yine de yakışır bir kapanış olmakla birlikte, temanın çok fazla işlenmişliğine dayalı bir bıkkınlık hissedilmedi değil. Ama onu da kalp kırıcı eşek sahnesi ile açıkta kalmış gibi görünen finali bağlayarak tam doksandan vurmayı başarmış Östlund. Ne diyelim, on numara beş yıldız, Altın Palmiye'yi fazlasıyla hak ederek göğüslemiş.



150 görüntüleme0 yorum

İlgili Yazılar

Hepsini Gör

Kommentare

Mit 0 von 5 Sternen bewertet.
Noch keine Ratings

Rating hinzufügen
bottom of page