top of page
Yazarın fotoğrafıAlphan Karabat

Tales of The Walking Dead

Güncelleme tarihi: 4 Tem 2023


The Walking Dead, 2010 yılından günümüze kadar süren bir seri. Bu seri her geçen gün daha da genişlemeye devam ediyor. Klasik TWD dizisinden, Fear TWD ve TWD World Beyond serilerinden sonra klasik seri final yapmaya karar vermişti. Birkaç yeni dizi daha duyurmuşlardı.

twd , tales of the walking dead

Asıl uzun seriler başlamadan hemen önce bir kısa seri daha yayımladılar. Tales of TWD! Bu seri 6 bölümlük mini bir dizi diyebilirim. 6 bölümü de farklı hikayeler anlatıyor. Bu bölümlere biraz göz atalım. Bir de benim görüşlerimi dinleyin.



EVIE / JOE



Bu hikâye en hoş hikayelerden biri bence. Sevilen oyuncu Terry Crews’i oynatarak iyi etmişler bence. Hem Terry’yi görmek güzeldi hem de dizinin devam etmesi için ünlü bir isim gerekliydi. Çünkü ben dahil birçok kişinin dikkatini çekmemişti bu seri.


Joe (Terry’nin canlandırdığı karakter) ve Evie’yi anlatan bu hikâye kıyamet gününden beri yalnızlıkla mücadele eden iki kişi. Joe, köpeğini bir aylak baskınında kaybediyor. O günden sonra geçmişte internette tanıştığı bir kadını bir umutla aramaya çıkıyor. Yolculuk sırasında Evie ile tanışıyor. Evie çabucak ona güven besleyemiyor ama yavaş yavaş alışıyorlar birbirlerine. Joe ise çok hızlı güven besliyordu. Bu yapısı gerçekten öne çıkıyor.


Bu hikâyenin bahsettiği şey aslında güvendir. Evie, güven sorunu yaşadığı için geçmişte kocasından ayrılıyor. Kocasına güvenmediği için bir işi bitirmiş mi bitirmemiş diye onu kontrol etmeye gidiyor. Joe ise kolayca güvendiğinden internette tanışmış olduğu bir kadını bulmaya gidiyor. İkisi de aradığını buluyor. Evie, güvenmediği eski kocasının sözünde durup çizmesi gerektiği tabloyu çizdiğini görüyor. Joe ise çok güvendiği kadının sığınağına gidip onun saldırısına uğruyor. Meğer kadın internetin delisiymiş :D


Bir an internetten tanıştıklarınıza güvenmeyin de diyebilirdim. Ama o zaman sanki Black Mirror tarzı ortaya çıkıyor gibi olurdu :D Sadece “güven” diyelim.



BLAIR / GINA


twd

Bir DEJAVU hikayesi bu. İki karakterin sürekli ölüp tekrar aynı zamanı yaşamalarını anlatıyor. Bu kısır döngüde Gina aslında bir büyücüyü temsil ediyor. Yani asıl karakterimize ders verecek olan gösterge. Blair, bir sigorta şirketinin yöneticisi. Kendini düşünen bir pisliğin tekidir. Geçmiş yıllarda Blair’e kanser teşhisi konmuş ve yalnız ölmek istemediğinden bir sevgiliye sahip olmak istemiş. Kendini o kadar düşünüyordu ki sadece ona sahip olmak istiyor ve kendisini önemsemediğini fark edemiyor. Hatta sigorta şirketinde çalışanlarını da düşünmediği ortada. Herkesin bir hayatı var ve onları düşünmediğinden onları sürekli çalışmaya zorluyordu.


Gina’nın bir gün marketin yağmalandığını fark etmesi, bagajdan silah çıkartması, yakıt tankerini çalmaya çalışırken onlarca defa ölmesi ve her ölümünde yanında Blair’in olması tesadüf değil. İkisi sürekli beraber ölüp beraber doğuyorlar. Gina ile sohbetlerini geliştirirken Blair, bencilliğinin farkına varıyor. İnsanlarla empati kurmanın önemli olduğunu ve başkalarını da düşünmemiz gerektiğini anlatan bir hikâye bu.


Fakat çok dandik bir hikayeydi diyebilirim. TWD kendi gerçekliğini yaratmış bir evren olarak dejavu yaşattıkları üstün bir bakış açısına yer vermesi garip geldi. Ama bu yoldan kolayca kıvrılmışlar. Bölümün sonunda Gina’nın attığı teoriye göre Blair’in aslında çoklu kişilik bozukluğu çektiği dile getirildi. Ben buna inanarak bir mantık oturtmak istedim. Siz ne düşünüyorsunuz?



DEE



Alpha’yı bir kez daha görüyoruz. Ama bu sefer daha eskiyi. Henüz Alpha değilken. Bir teknede nehirde yolculuk yaparak, teknede çalışan bir Dee görüyoruz. Kızı Lydia da onunladır. Teknenin yöneticisi Brooke, Dee’yi sevmese de Lydia’yı çok sevmektedir. Bir düzen kurmuştur ancak bu düzeni bozan insanlar da aralarındadır. Dee bunu fark eder ve yine sesini çıkartır. Sevilmeyen bir karaktere kimse inanmaz değil mi? Dee, tekneyi basan insanlardan kızını kurtarıp kaçıyor. Güçlü olduğunu göstermek istiyor. Neden? Çünkü Brooke gibi güçlü bir kadının, kızına daha iyi annelik yaptığını gördüğünden kıskanıyor. Kaçtıkları kıyıdan biraz içeride Whispers, Dee ve Lydia’yı buluyor. Arada flashforward sahneler karşımıza çıkıyor. Burada Whispers’ın başındakini indirdiğini ve en güçlünün kendisi olduğunu gösteren rekabet belirtilmiş. Yine bu hırs TWD dizisinde de vardı. Birçok canı yok etti.


Dee’yi biraz daha tanıdığımız bu spinoff bölümünü nasıl buldunuz? Bana soracak olursanız bu bölüm diğerlerinden kötüydü. Hırsı, rekabeti ve kıskançlığına yenik düşen birinin kıyamet sonrası dünyada güçlenmek istediği bir hikâye bu. Sadece Dee için değil, bütün dünyadaki Alpha’ları temsil eden bir karakterdi.



AMY / DR. EVERETT



“Circle Of The Life” çalıyordu sürekli kulaklarımda, bu bölümü izlerken. Dr. Everett bir bilim insanı ve duygularına göre hareket etmemeyi tercih eden biri. Ama bir ölüye kafasını takması, tamamen yoğun duygularının kanıtıdır. Ölmüş bir arkadaşı olunca tek duyguyla işini yapıyordu. Ta ki, arkadaşının hortlamış bedeni, gölde timsah tarafından yenilene kadar. Arkadaşlarını kurtarmak için yardım isteyen Amy’ye yardım etmedi, sırf doğanın gereği diye. Ama arkadaşının yürüyen ölüsü için bu kuralı yıkacak bir bencildir kendisi.


Bu hikâyede doğayı korumaya çalışan insanları görüyoruz ama korurken yine bencilliğimiz yüzünden hatalar yapan insanoğlunu görüyoruz. TWD evreni için… O dünyada o virüsün yayılmasının sebebi varsa yine suçlusu insanlardır. Savaşmak yerine, cahillik yerine insan olarak hareket edilse her şey çözülebilir. Fakat karışmayalım insanlara… Circle of The Life!



DAVON



Karşınıza çıkan yabancılar yeni bir umut olabilir. Tabii yeniliklere, yeni dünyalara kendinizi açarsanız. Bu bölüm bir Fransız topluluğun, Davon adındaki siyahi karakteri suçlamasıyla başlıyor. İddia ettiklerine göre Davon katildir. Çünkü uyandığında bir ceset elindedir. Bunu insanlar görünce tabii ki onun katil olduğunu düşünürler. Fakat göründüğü gibi değildir. Uyandığı an, aslında ayıldığı andır. Hemen öncesinde olan tüm anıları flashback olarak görüyoruz. Fransız topluluğu, Davon’u tedavi ettikten sonra misafir ediyorlar. O da bir ses duyup evin bodrumuna iniyor. Sonra onu misafir eden ailenin, çocukları kaçırdıkları ve öldürdüklerini görüyor, öğreniyor. Davon’u görünce ev sahibi Amanda, peşinden gidiyor, onu öldürmeye çalışıyor. Davon, kaçamasın diye onu kendine kelepçeliyor. O sırada aside düşen Amanda ölüyor. Bunu gören Amanda’nın oğlu (asıl katil) Davon’a boru anahtarıyla vuruyor ve onu bayıltıyor. İşte bundan sonra “katil” diye seslerle uyanıyor.


Burada size bir özet geçtim çünkü izlerken kafası karışan olabilir. Sanki “Memento” filmi gibi sonradan gelen hafızayla sahneleri izliyorduk.


Bu hikâyede insanları yargılamanın, insan değerlerinin, yeni umutların bakış açıları izleyiciye sunulmuş. Tabii bu hikayeleri sentezlemeden izlemek de olur. Ama bu 6 bölümün amacı aslında insan ve topluluk ilişkisi hakkında.



LA DONA



La Doña! La Doña! Ölümün ardından bu iyi ruhların yeri evleri olur. Idalia ve Eric’in, masum insanları öldürdükten sonra Maria adında bir kadının tanıdığı dedikleri eve, La Dona’nın evine giderler. Doña Alma, evini onlara açsa da misafirleri o öldükten sonra evi sahipleniyor. Dona’nın inançlı biri olduğunu anlarız. Bir Hristiyan olduğu evin dekorundan anlaşılıyor. Latin toplulukların inancında da ruhlar hep insanların çevresindedir. Bu inanç vurgulanarak filme izleyici bakış açısıyla korku süsü katılmış. Idalia’nın da aynı kültürden olduğu anlaşılıyor. O, Dona ile defalarca kez karşılaşırken, Eric sadece konuşan bir papağan ile uğraştı. Bir papağan konuşamaz; sadece, duyduklarını tekrarlar. Bu yüzden o kuşun söylediklerini gerçek bulmuyorum. Eric’in öldürdüğü insanların sesi olabilir. Idalia’ya geri dönelim. O ise evi işgal ettiklerini düşünüp vicdan azabı çekmektedir. Eve girdikleri için değil ama… Suçsuz insanları öldürdükleri ve rahatça orada yaşadıkları için.


Kıyametin yaşandığı bir dünyada, zorluklarla uğraşan insanlar varken vicdansız insanların rahatça yaşadığı hayatlar öne çıkıyor bu hikâyede.


Bu 6 bölümlük seri beklediğim gibi değildi. İlk duyurulduğunda evet biraz heyecanlanmıştım ama zorlama çekilmiş hepsi. O kadar iyi senaryoya sahip değil. Aynı zamanda da böyle bir temada insanlığa ders vermenin biraz gereksiz olduğunu düşündüm. “Tales of TWD” böyle bir isim verip daha derin hikayeler anlatabilirlerdi bence.


Bu seri aslında kaybedilen değerleri ve nasıl savaşılması gerektiğini gösteriyor. Durumu kötüye giden bir dünyada korkular artar, dertler artar, düşmanlar artar… Bir sınavın göstergeleri aslında bu 6 bölüm. Tabii gerçeküstü olaylar ele alınıp anlatılmak istenmiş. Ama şunu bilin, bu hikayelerin hepsi gerçek. Çevrenizdeki insanlara, siyasetçilere, iş adamlarına veya mahallenizdeki dostunuza bakın. Dünya’nın sonu geldiğinde hangisine güveneceksiniz? Hangisinden nefret edeceksiniz? Hangisi sizin düşmanınız olacak? Hayatı akışına bırakmayı mı denemeli?


 

192 görüntüleme0 yorum

İlgili Yazılar

Hepsini Gör

Comments

Rated 0 out of 5 stars.
No ratings yet

Add a rating
bottom of page