top of page
Yazarın fotoğrafıİrem Topal

Scream for Me Sarajevo: konser salonuna sığınmak

Güncelleme tarihi: 15 Oca 2023

Scream for Me Sarajevo, hayatların riske atıldığı bir konserin hikayesini anlatan 2017 yapımı bir belgesel. Sene 1994, Bruce Dickinson kuşatma altındaki Saraybosna’ya konser vermeye geliyor. Savaşın gerçek görüntüleri ve dönemin rock’n roll camiasının anıları ile konser öncesindeki sosyal ve kültürel ortamı öğreniyoruz önce, Bruce Dickinson ve Iron Maiden müzikleri eşliğinde.



Anılarını dinlediğimiz insanlar, savaşın başında okulların tatil olmasına sevinecek kadar küçük yaşlardalar. Önce ciddiye almıyorlar ve kısa süre içinde sonlanacağına eminler, fakat öyle olmuyor ve tarihin en uzun kuşatmalarından birini yaşıyor Saraybosna. Herkesin kişisel bir kırılma anı var savaşı idrak ettikleri. İnsanların normal akıştaki hayatlarının; kayıplarla, yakılıp yıkılan şehirleriyle, görünmezlikleriyle nasıl darmaduman olduğunu öğreniyoruz. Eski normallerine özlem duyarken, yeni normallerinde hayatta kalmaya çalışıyorlar, kendi deyimleriyle "savaş okul"unda yoğrulmaya başlıyorlar. Güvenli sayılan bodrum katlarındaki konserler ve mum ışığında sahnelenen oyunlarla nefes alan bir halk, sanatla direniyor demeli belki.

Diğer tarafta, grup üyeleri ve bu konseri var eden ekibin yirmi küsür sene önceki hislerini dinliyoruz. Savaş halindeki bir şehirde konser teklifini geri çevirmiyorlar çünkü Birleşmiş Milletler'in, güvenliklerini sağlayacaklarına eminler. Fakat kısa bir süre içinde yanıldıklarını anlıyorlar ve bir karar vermek zorunda kalıyorlar. Biraz rockn’ roll ruhu biraz da savaşın ölçeğini henüz kavrayamamanın verdiği güvenle cesur bir adım atıyorlar. Cephe hattında bir kamyonun arkasında şehir merkezine doğru tehlikeli bir yola çıkıyorlar, iliklerimize kadar hissettiğimiz bir Run to the Hills başlıyor.



Doğru düzgün duyurulmaya bile cesaret edilemeyen bu konser, birkaç yüz kişinin de grup gibi sağ salim konser salonuna ulaşmasıyla gerçekleşebiliyor. Çok derin bir karanlık içinde sıkışmış insanlara 2-3 saatlik bir konser ne hissettirebilir? Bu konseri verenler için bu kolektif hissin ağırlığı nedir? Belgesel bu soruların cevabını vermekte çok iyi, çünkü öyle yıkıcı ve dönüştürücü bir etkisi olmuş ki yaşayanların üzerinde, bunca zaman sonra belgesel için anlatırken tekrar yaşıyorlar. Konser anındaki coşkuyu yaşayanlar, o kısa süreli rahatlamayı öyle bir tarif ediyor ki insan "ben bu hissi biliyorum" diyor içinden. Hayranı olduğumuz grubun konseri bittiğinde üzülürüz ya, bir şarkı daha gelse, bu gece keşke hiç bitmese… Ama kimse herhangi bir konserin bitişine o salonda o konserin bitişine üzülen insanlar kadar üzülmemiştir. Ertesi gün cephedeki hayatına dönecek olanların hissini bilmek değil kastettiğim. Tüm cephelerde yalnızken, bir kırılma anında beliren o "birlikte" olma hissi, "sağımdaki, solumdaki, önümdeki herkes şu an benimle bu anı yaşıyor ve aynı şeyi hissediyor, biliyorum" hissi. Bazen bir konserde, bazen bir sinema salonunda.



Çalanı, söyleyeni, organize edeni ve dinleyeni dönüştüren bir konser düşünün bu belgeselle izleyeni de dönüştürüyor. Her yeni yıla giriş bir şekilde aklıma düşürür; o zifiri karanlıkta bile insanlar bir konser sayesinde umut edebilmiş.


Umut dolu yeni yıl dilekleri arasından, merhaba!


65 görüntüleme0 yorum

İlgili Yazılar

Hepsini Gör

Comments

Rated 0 out of 5 stars.
No ratings yet

Add a rating
bottom of page