top of page
Yazarın fotoğrafıEmel Timorci

“Nitram” Gerçek Bir Suç Filmi.

Güncelleme tarihi: 22 Ağu 2023

Yalnızlık ve dışlanma bir insana en fazla ne yaptırabilir? Daha fazla içine kapanmasına mı yol açar yoksa içinde bir canavar oluşturmasına davetiye mi çıkarır? Nitram, Justin Kumel’in yönettiği 16 Temmuz 2021 yılında vizyona giren ve Cannes Film Festivalinde adaylığını kabul ettiren bağımsız bir filmdir. Dram, psikoloji ve biyografi filmlerinden keyif alıyorsanız, bu film tam size göre! Bir taşla “üç” kuş.


Filmin başlangıcında, eski bir arşiv video görüntüsü ile karşılaşıyorsunuz. Karşınızda 12 yaşındaki Nitram, havai fişekler yüzünden yaralanmış bir şekilde röportaj veriyor. Ve pişman olmadığını dile getiriyor, hem de muzip ve soğuk bir tavırla... Zarar almaktan çekinmeyen çocuğumuzun ileride genç yetişkin olmasına rağmen hâlâ çocuksu bir giyim tarzıyla, havai fişekleri zevkle patlattığını ve insanlara rahatsızlık verdiğini görüyoruz. Vurdumduymaz ve inatçı bir ifade ile hareketlerine, dışarıdan gelen uyarılara rağmen devam ediyor. Peki Avustralya‘nın Tazmanya kasabasında banliyöde yaşayan Nitram’ın havai fişekleri ile yaptığı yaramazlıklar nasıl olur da Avustralya tarihine damgasını vuracak olan Port Arthur katliamına sebep olabilir?



Nitram filmi, aslında bize aile dinamikleri, sosyal ilişkiler, insan bağları ve insanların eylemlerini şekillendirecek motivasyonları hakkında pek çok değerli işaretler gösteriyor. Yani bir yerde etki-tepki meselesi. Aileye baktığımızda anneyi daha otoriter, sert mizaçlı görürken; babanın daha şefkatli, alttan alan ve empati gücü yüksek olduğunu anlayabiliyoruz. Her ne kadar aile içinde sert otorite ve baskıyı desteklemesek de bu iyi polis ve kötü polisi oynayan ebeveynler nasıl oluyor da Nitram üzerinde duygusal denge kuramıyorlar? Çocuksu hareketlere yatkın olan Nitram’ın hiç arkadaşı yok. Kiminle iletişim kurmak istese bir şekilde geri itiliyor ve Nitram iyi itibar vermek için imrendiği insanların özelliklerini, kendisi yapıyormuş gibi göstermeye çalışıyor. Böylece insanlar tarafından onaylanacağını düşünüyor. Takıntılı ruha sahip olan Nitram, bir gün Helen adında, kendinden yaşça büyük kadınla tanışıyor. İlk izlenim olarak Helen karakterinin de Nitram’dan farkının olmadığını anlayabiliriz. İkilinin iletişimi ilk başlarda çok net olmasa da Helen, onu gerçekten önemseyen ve kulak veren tek insan oluyor. Böylece Helen’in evine yeni bir misafir geliyor, köpeklere yeni bakıcı ‘Nitram’.


Helen bir gece Nitram’ın ilaç aldığını fark ediyor ve sebebini merak ediyor: ”Hasta mısın?” Nitram’ın cevabı ise: “Yok, sadece bazen üzgün hissediyorum.” Kalbinizde ve aklınızda bir şeyleri sızlatmış gibi hissediyorum ama bu gerçek. Aşırı derece üzgünlük, yalnızlık bir insanın canavar olarak yargılanması için çok geçerli sebepler. Bedenimizin çevresinde fiziki olan şeyler ruhumuzun yalnız olmadığı anlamına gelmez. Ve aşırı yalnızlık, dışlanma, soyutlanma git gide kalbi acımasız bir hale çevirir. Her ne kadar psikopat gibi gözükse de içinde insanlara yardım etme arzusu, hayvan sevgisi ve arkadaş olma isteği var. Yani çoğumuzun yargıladığı insanların geldiği durumlar, bazen onların değil sadece çevrenin takındığı yanlış davranışlar sonucu oluyor. En başta ise anne… çünkü annesi bile her ne kadar oğlunu sevdiğini söylese de onun sevgiyi hak ettiğini düşünmüyor.

Helen ile iyi bir arkadaşlığa sahip olan Nitram’ın ilk ve tek arkadaşı da trajik bir şekilde aramızdan ayrılıyor. Bunun üzerine adeta ruh sıkışması yaşayan Nitram, havai fişeklere benzeyen ama daha tehlikeli olan bir çocukluk aşkına düşüyor… Silahlar!


Şakaları ve hareketleri şiddete yol açan Nitram, kendine kalan paralar ile teçhizat hazırlamaya başlıyor. Ama şurada dikkatinizi çekmek istediğim bir nokta var; kendisini yargılayan, dalga geçen, hor gören veya dışlayan insanlar kenarda dursun, Nitram’ın ilk işlediği suç, kendince tasarladığı bir intikamla başlıyor, hem de kendi için değil. Avustralya‘da toplu cinayet olarak adı geçen bu olayın baş kahramanın zihninin derinliklerine doğru bir yolculuk yapacak olmanız sizi kimi zaman rahatsız edecek, kimi zaman düşündürecek, kimi zaman da size çok tanıdık gelecek. Filmin içerisine işlenen duygusal detayları fark ettiğinizde de aynı zamanda Nitram’ın derin korumacı kişiliğine ve sevgisine tanık olacaksınız. Port Arthur kentinde halka açık bir mekanda gerçekleşen ve 35 kişinin ölümü, 25 kişinin de yaralanmasıyla sonuçlanan olayı “gerçek” gözüyle izlemek sizi daha da tuhaf hissettirecek. Caleb Landry Jones’ın gerçek zanlıya olan benzerliği ise dudak uçuklatıyor. Ha bu arada, gerçek katil kim?, dediğinizi duyar gibiyim; öyleyse “NİTRAM” ismini tersten okuyun :)



181 görüntüleme0 yorum

İlgili Yazılar

Hepsini Gör

コメント

5つ星のうち0と評価されています。
まだ評価がありません

評価を追加
bottom of page