top of page
Yazarın fotoğrafıGökçe Serim

Nefesim Kesilene Kadar

Emine Emel Balcı’nın 2015 yapımı ilk uzun metraj filmi. Daha ilk saniyesinde seyirciyi içine çekmeyi başaran bir film. Öyle gerçekçi ki İstanbul kenar mahallelerine bir gizli kamera yerleştirmişsiniz ve belirli aralıklarla gidip izliyormuşsunuz gibi.



Hayatın sillesini yemekte olan, tekstil atölyesinde çalışan bir kız. Filmdeki hayatın sillesi; dayak, açlık, tecavüz gibi aşırı rahatsız edici ve ağlak silleler değil; daha düşük perdeli ve süreğen, sanki çok çaba gösterilirse kurtulma şansı varmış gibi duran bir hayat mücadelesi. Başrol Serap da bu nedenle asla azmini kaybetmiyor zaten. Yetiştirme yurdundan kaçıyor, ablasının ceberut kocasıyla baş etmenin yolunu buluyor, kendini kurtarıp babasına masabaşı bir iş arıyor, gururuyla oynanmasına izin vermiyor, yokluk içinde sıcak bir uykunun ve temizlenmenin yollarını ne yapıp edip buluyor. Çaresizlik ve yalnızlıkla başa çıkmanın mükemmel bir tasviri.



Başrol Serap’ın hırçınlığı, öfkeli ve donuk bakışları; olgunlaşamamış babasının arkasını toplamaya çalışması, ona ve/veya onunla bir hayat kurma çabası; çalışma ve para biriktirme azmi; kendisine yakınlık gösteren bir “delikanlı”ya yaptığı yamuk ve hatta yer yer fazlasıyla yakın çekimleri Dardenne kardeşlerin Rosetta’sıyla büyük benzerlik göstermekte. Bununla birlikte ben, “bize” uyarlanırken mükemmel bir başarı sergilenmiş olduğu için bu benzerliği can sıkıcı bulmadığımı ve sadece bir esinlenme olarak değerlendirdiğimi söyleyebilirim.



Yalancı, düzenbaz, ailesine ilgisiz babasını bebek gibi beleyen Serap sabrı taşıp da babasının ipe sapa gelmez bir adam olduğu kafasına dank edince; onu, gözünü kırpmadan polise ihbar etmekten çekinmeyecek kadar cevval bir kız. Halbuki uluorta yediği haksız tokada bile ses çıkarmamış, bizim boğazımız düğümlenirken o huşu içinde, yemeğini yemeye devam etmişti.



Serap’ın saçlarının, kâküllü olması dikkatimi çekti; kendisiyle bu kadar ilgilenmeyen bir karakter, saçına bu kadar bariz bir şekil verdirmezdi sanki. Belki bıyık alma sahnesinde gördüğümüz gibi o saç modeli de arkadaş zoruyla kendisine yaptırılmıştır.



Filme sonlara doğru dahil olan, Serap’la iyi bir arkadaşlık kuracağı izlenimini uyandıran Funda’nın yaptığı, döneminin modası olan rap dans ilk başta eğreti gelmekle beraber; sonradan, o yaşlardaki çocukların bu tarz anlamsız şeyler yapma heveslisi olduğunu düşündüm. Serap da tam olarak böyle düşünmüş olacak ki konuşmaya bu kadar erinen kız, iletişim kurma çabasıyla, gülümseyerek nereden öğrendin sen bunu diye soruyor.



Son olarak eleştirim şudur ki bu kadar hayatın somut gerçeklikleriyle bezeli bir filme bu kadar varoş bir şiirsel isim neden verilmiş onu anlamlandıramadım.

137 görüntüleme0 yorum

İlgili Yazılar

Hepsini Gör

Comments

Rated 0 out of 5 stars.
No ratings yet

Add a rating
bottom of page