top of page
Yazarın fotoğrafıLütfican Umut

“İnsanlar İkiye Ayrılır”, Filmler de Öyle


2022’de hangi filmleri “ben izledim” diye bir düşündüm, aslında artık pek de film izlemediğimi (ve izlediğimde zaten sevdiğim filmleri tekrar tekrar izlediğimi) fark ettim. Peki neden?


Hollywood klasik anlatısını normalde çok seven ve keyifle izleyen biri olarak son dönem filmlerini çok formülize ve sığ buluyorum. Orta sınıfın bitişiyle orta bütçeli filmler de yok oldu sanırım.

Ya high-concept dünyayı kurtarmalı filmler yapıp globale oynuyorlar, ya da bağımsız sinemacılar beni asla ilgilendirmeyen ve özdeşleşme(veya empati) kurduramadıkları karakterlerin hikayelerini anlatıyorlar. Yeni-yeni dalga.


Tam ortada çok güzel bir aralık vardı (sweet spot.) L.A. Confidential gibi polisiyeler, K-Pax gibi bilim kurgular, Groundhog Day gibi komediler veya bayıldığım As Good As It Gets gibi dramalar. Bu filmlere artık yer yok.


Yerel sinemamızda ise ne izleyeceğimi bilemiyorum. Tek düze BKM komedileri ile birbirinin kopyası olan aynı zamanda hikaye anlatma becerisinden yoksun ama zaten anlatmak istemiyormuş gibi yapan festival filmleri arasında gidip geliyoruz gibi hissediyorum.


Hollywood için bahsettiğim orta nokta Türk sineması için de gerekliydi. Her Şey Çok Güzel Olacak, Eşkıya, İnşaat, Hokkabaz gibi geleceğe kalabilmiş gişe filmleri bu orta noktadan çıkmadıysa nereden çıktılar?


2010’larda da Silsile (Açıktan, 2014) tam benim istediğim ve “aha böyle filmler yapalım sinemamız gelişsin” dediğim filmlerdendi.


Gelelim 2022’ye.


Aslında 2020 yapımı, vizyon tarihi 2021 olan ve sanıyorum Covid kurbanı bir film: İnsanlar İkiye Ayrılır. Ben Blutv’de görüp fark ettim ve izledim.



Film bana o kadar keyif verdi ki anlatamam. Kısaca “borçlular üzerinde baskı kurup tahsilat yapan” bir çalışanı (ve ofisi) anlatan filmde, çeşitli plot twistler ve sorgulanan birkaç kişinin anlattıklarını izleyerek olayı çözüyoruz. İçeriden biri borçlu birine yardım ediyor ve şirketle ilgili sıkıntılar meydana geliyor. Sürprizbozan (spoiler) vermemek için filmden detay vermesem de durumu anladınız sanıyorum.



İnsanlar İkiye Ayrılır’ın yaptığı aslında klasik anlatı diyebiliriz. Karakter sıradan dünyasından çıkıp bilmediği sulara yelken açar, düşmanlarla savaşır sonunda değişerek herkesi yener. Fakat bu filmde seyirci de olayları çözmesi gereken ve sorgulamaları izleyen üçüncü bir kişi konumunda. İzleyicinin bu şekilde biraz daha aktif katılımı kesinlikle doğru bir tercih olmuş. Amerikan sineması yıllarca klasik anlatının ekmeğini yedi ama şu an onlar bile bu yoldan ayrıldı. Artık aksiyon arası seyirciyi yakalayacak sahneler çekiyorlar. Bu durumun meşhur Z kuşağı ve hatta bizim odaklanma süremizle ilgili olduğu söylenebilir, ama artan bütçelerin ancak herkesin sevebileceği popcorn filmlerle geri kazanılabilmesi daha mantıklı bir açıklama da olabilir. Sonuç olarak zamanında herkesin küçümsediği ama aslında insanlığın binlerce yıllık anlatı dili olan klasik anlatıyı iyi kullanan filmleri görmek artık çok zor. Bu yüzden ben 90 dakika içinde bize büyükçe hikayeler anlatan ve “doyurabilen” filmlerin örneklerini gördüğümde çok seviyorum. (Sonraki yazılarda yabancı filmlerden örnekler vereceğim, bu tam öyle bir örnek değil ama idare edin:)


Film benim çok özlemini duyduğum bir şeyi yapıyor: beyaz yakalının hikayesini anlatıyor!

Film birkaç kademede çok iyi. (Bu arada çok iyi derken, sinema tarihine geçecek anlamında değil, seyir zevki veren gişe filmi anlamında söylüyorum, zira bu duyguyu yaşamayalı uzun zaman oldu.)


Film benim çok özlemini duyduğum bir şeyi yapıyor, beyaz yakalının hikayesini anlatıyor! Bu bile gişenin “esnaf” klişesinden kurtulup, festivallerin “kırsal” takıntısını aştığı için takdire değer. Kafe açmak isteyen ama maaş için istemediği işleri yapması gereken beyaz yakalının kafası kel mi? Onun da hikayeleri anlatılmalı. (filmde karakter gerçekten kafe açıyor bu arada hahah)


İkincisi, film toplumda gerçekten var olan ve son yıllarda daha da artan borç/kredi krizini bir psikolojik gerilim üzerinden inceliyor. Yeşilçamvari şekilde taraf tutmuyor(kötü adamlar vs. evini yıktırmayan halk), iki tarafı da aktarıyor. Bunu gayet düzgün bir tempoyla (kurguyla) yapıyor ve ilgi çekiciliği korumak için seyirciyi farklı bilgilerle bombalıyor. Ünlü ve popüler oyuncular (Burcu Biricik, Pınar Deniz) oynadığı için aslında gişe potansiyeli olabilirmiş gibi görünüyor fakat konu halk için yeterince ilgi çekici değil. “Halkın zaten yaşadığı şey.” Her gün iş yerinde mobbinge uğruyorsak mobbing üzerine bir film mi izlemek isteriz yoksa dünyayı kurtaran sümüklüböceği mi? İlk seçenek ancak mobbing yapanları öldüren bir seri katil dizisiyse ilgi çekici olur sanırım. İnsanlar İkiye Ayrılır örneğinde de para ve hırs üzerine bir film insanları sinemaya götürecek bir film değil ne yazık ki. (Sinema neden sadece aksiyon ve bilim kurgu filmlerine kaldı? Bunu da o tür bir film incelemesinde konuşuruz aslında)


Film teknik olarak zaten belli seviyenin üstünde. Göze batan kötü hiçbir yanı yok. Bu filmin tek laneti sanıyorum BluTV ortaklığıyla yapılmış ve sadece orada yayınlanmış olması. Bir gün farklı platformlarda veya TV’de gösterildiğinde daha çok ilgi çekeceğine eminim.



NFT mantığı güdersek, böyle filmler az yapılıyor, o yüzden değerli. Rare item.


Buraya kadar okuyana teşekkürler,

Sevgiler.


1.431 görüntüleme0 yorum

İlgili Yazılar

Hepsini Gör

Comments

Rated 0 out of 5 stars.
No ratings yet

Add a rating
bottom of page