top of page
Yazarın fotoğrafıMelike Zeynep Korkmaz

Don't Look Up Uzerine Semantik Bir Analiz

Güncelleme tarihi: 12 Eki 2022

Dünyanın en büyük üyelik tabanlı dijital platformlarından Netflix’in Aralık 2021’de yayına

soktuğu Don’t Look Up (Yukarı Bakma), ABD yapımı hiciv ve kara mizah türünde bir bilim-kurgu filmidir. Filmin konusu;

astronomi doktora öğrencisi Kate Dibiasky’nin gözlemleri sırasında Everest Dağı büyüklüğünde yeni bir göktaşı keşfetmesi üzerine, hocası Dr. Mindy bu göktaşının 6 ay içinde dünyaya çarpacağını hesaplaması ve bu tehlikeye karşı ABD hükümetini ve halkını uyarma çabalarını anlatmaktadır. Bir göktaşının politik bir kavgaya dönüşerek kamuoyunu ikiye bölmesi ve uluslarötesi şirketlerin menfaat aracına dönüşmesine kadar farklı olayların işlendiği filmde hem hükümetler, hem kurumsal şirketler hem de manipülasyona açık kitlelere bir taşlama yapılmaktadır. Genel çerçeveden bakıldığında hegemonyanın kendi varlığının devamı ve çıkarı için diğer tüm sınıfları ikna ettiğinin, ikna edemedikleri ile de uzlaşı sağladığının bir parodisi işlenmiştir.



359.790.000 saat ile Netflix'in tüm dünyada en çok izlenen 2. yapımı olan Don’t Look Up, piyasaya komedi filmi olarak sunulsa da günümüz toplum ve iktidarlarının bir projeksiyonu olarak hafızalara kazınmış durumdadır. Hiciv ve kara mizah türündeki yapım, yaklaşmakta olan bir felaketin kapitalist gerçekçilikle nasıl tüketildiğini işlerken günümüzdeki kişi ve kuruluşlara atıflarda bulunmaktadır. Adam McKay tarafından yazılan senaryo ABD özelinde ilerlemekte ancak günümüzdeki birçok iktidar - medya - kamuoyu ilişkisinin projeksiyonu olduğu varsayılabilir. Öncelikle hem süregelen hem de yeni boy gösteren bir krizler dünyasında yaşamaktayız. Türkiye dahil yeryüzündeki her ülke İklim krizi, Covid-19 salgını, aktif fay hatları, orman yangınları gibi bir çok felaket arasından en az birkaçından nasibini almaktadır. Lakin hükümetler bu felaketleri bile ekonomik ve politik çıkarlar uğruna birer siyaset aracı olarak görmekte, vatandaşlar ise felaketler üzerinden kutuplaşmaktadır. Buna en yakın örnek 2019 sonundan beri tüm dünyaya yayılan Covid-19 tedbirleri gösterilebilir. Önlemler kapsamında birçok ülke kapanma, karantina ve izolasyon önlemleri almıştır. En sıkı önlemleri ilk alan ülke, virüsün 0 noktası olarak tanımlanan Çin oldu. Tüm vatandaşlara zorunlu PCR testi ve 2 ay boyunca katı kuralar ile sokağa çıkma kısıtlaması getirildi[1], özel sebeplerle ev izolasyonundan ayrılan her vatandaş devlet tarafından takibe alındı. Tespit edilen vakalar evlerinden çıkarılıp karantina tesislerine götürüldü[2], önlemleri ihlal edenler ifşa edildi[3] ve neticesinde 0 Covid politikası hedefleyen Çin, vaka oranı en az olan ülkelerden biri oldu. Öte yandan ABD’de maske politik bir sembol haline geldi ve toplumu ikiye böldü. Pandemi önlemlerinin insan özgürlüğüne bir müdahale olduğunu düşünenler aşı ve maskenin bir kontrol aracı olduğunu iddia ederek kullanmayı reddetti, 10’dan fazla eyalette protestolar düzenledi[4]. Neticede ABD, Ocak 2022 itibari ile günde 1 milyon 30 bin vaka sayısı ile rekor kırdı[5]. Kitleler binlerce ölüme sebep olan bir felaket üzerinden bile kutuplaşabiliyorken hükümetler ise aynı felaket üzerinden kendi propagandalarını yapabilmektedir. ABD ve AB’nin, Covid-19 aşılarından Çin üretimi olan Sinovac ve Rus üretimi olan Sputnik aşılarını geçersiz saymaları, devletlerin felaket zamanlarında bile ideolojik çatışmalarından vazgeçmediklerinin işareti sayılabilir.



Senaryonun devamında baş kahramanlar NASA’ya bağlı Gezegen Savunma Koordinasyon Ofisi ile iletişime geçiyorlar ve onlar aracılığıyla kendilerini Beyaz Saray’da buluyorlar. Bu filmde kadın olarak tasvir edilen ABD Başkanı ile görüşüp göktaşı ile ilgili hızlı bir aksiyon alınacağını uman ekip, 2 gün boyunca başkanın kapısında bekletiliyorlar. Senarist Adam McKay, burada bürokrasiyi taşlayarak tüm afetlerin bürokrasiden sonra geldiğinin altını çiziyor. Filmde ABD başkanı kadın olarak kurgulansa da açık turuncu saçları, popülarist söylemleri ve altı boş iddiaları ile karakterin, ABD Eski Başkanı Donald Trump’a göndermede bulunulduğu düşünülebilir. Senarist, başkanın etrafındaki dalkavukları da karakterize etmeyi unutmadığı gibi başkanın 1 numaralı özel kalemi ise hiçbir sosyo-kültürel bilgi birikimi olmayan öz oğlu olarak kurgulanmış. Günümüzde de önemli devlet kadrolarına liyakatsiz şekilde başkanların akrabalarını ve arkadaşlarını yerleştirdiği gerçeğinin altı çizilmiş. Filmin devamında başkanın tek lafıyla bu kişiler istifa ediyor, medyaya feda ediliyor ya da uzaya gönderiliyor. Nihayetinde Başkan ile görüşebilen ekip, yaklaşmakta olan seçimler nedeniyle kriz çıkarmaktan çekinen ABD Başkanı’nın bu felaketi ciddiye almaması ile kendilerini kapı önünde buluyor. Yıldızın %99,7 ihtimal dünyaya çarpacağını belirtmelerine rağmen, %0,03 çarpmama ihtimali olduğu için konuyu rafa kaldıran ABD Başkanı seçim hazırlığını yaklaşan kıyametin önünde tutuyor. Hükümetlerin iktidarlarını tehlikeye atacak her ne olursa olsun hasıraltı ettiğini görüyoruz.

Hükümetten istedikleri tepkiyi alamayan ekip, NASA’nın desteğiyle olayı medyaya açıklamaya karar veriyorlar. Bulabildikleri en iyi platform yüksek reytingli ama ciddiyetsiz bir sabah programı olduğu için programa çıktıklarında sunucuların göktaşı ve kıyamet hakkındaki şakaları ile yüz yüze geliyorlar. Bunun üzerine Kate Dibiasky, durumun ciddiyetini aktaramadığı sunuculara “Dünyanın sonu geldi lanet olasıcalar!” diye bağırıyor. Lakin bu görüntülerin capsleri (ekran görüntüleri) hazırlanarak geleneksel medyaya alternatif olması beklenirken onun apolitik ve mizah ile sulandırılmış versiyonuna dönüşen yeni medyanın tüm mecralarında yayılıyor ve Dibiasky’i itibarsızlaştırma kampanyası başlıyor. Bu noktada film, izleyici ve okuyucu taşlıyor; artık bireyler medyayı yalnızca eğlence işlevi için tüketmektedir, medyanın bilgi verme veya eğitim işlevleri ampute edilmiştir.



Filmin sonraki bölümünde ise rakip güçler tarafından ABD Başkanı’nın bir seks kasedi ifşa ediliyor ve bunun üzerine spin doktorları harekete geçerek gündemi değiştirmek için felaketi açıklamaya karar veriyorlar. 1 ay öncesinde küçük düşürülen Gökbilimci ekip, bir anda halk kahramanı oluyor. Başkan ile birlikte her haber kanalında yer almaya, dünya liderleri ile toplantı yapmaya başlıyorlar. Senarist McKay burada medyanın kamuoyu yaratma işlevinin ve etkisinin altını çiziyor. ABD toplumu ve tüm dünya vatandaşları yaklaşan kıyamete ancak ana akım medyada ve otorite figürleri tarafından teyit edildiğinde inanıyor. Nitekim bu doğru haber akışı adına iyi bir süreçtir. Ancak senaryoda tam tersi de gerçekleşiyor ve doğru haber yalanlandığında, izleyici yine inanıyor, bu da medya tüketicilerinin pasif olduğunu, verilen her iletiyi filtrelemeden kabul ettiği teorilerini desteklemektedir.


“Gezegen katili” adı verilen göktaşı yaklaşırken senaryoya yeni bir unsur daha katılıyor; uluslarötesi şirketler. Dünya liderleri, yaklaşan göktaşının yörüngesini değiştirmek için bir uzak mekiği fırlatmaya karar veriyorlar, böylelikle projenin teknolojisi ve finansmanı için uluslarötesi şirketlere başvuruyorlar. Gerçek dünyadaki Elon Musk ve Jeff Bezos karışımı olduğu düşünülen, dünya devi bir şirketin üstün zekalı kurucu ve CEO’su olan Peter Ishwell karakteri, elinde mevcut olan uzay mekiği projesini dünya gezegeni yararına bir mermiye dönüştürüyor. İlk etapta uzay mekiğini göktaşına doğru fırlatıyor ancak son anda mekiğin yörüngesini değiştirdiği görülüyor. Bu sırada Ishwell, Başkan’a göktaşının üzerindeki çok değerli, dünyada bulunmayan bir element keşfettiğinden bahsediyor ve birlikte “Gezegen Katili”ni yok etmektense sömürgeleştirmeye karar veriyorlar. Göktaşını, dünyaya yaklaştı sırada vurup ufak parçalar halinde yeryüzüne düşmesini, belirli şehirleri feda etme olasılığına rağmen, sağlamaya karar veren liderler ve uluslarötesi şirketler, felaketten doğacak ganimet için bir rıza oluşturmaya karar veriyor. Bu noktada Chomsky’nin rızanın imalatı kavramı ortaya çıkıyor. Demokratik toplumlarda hegemonya, iktidarını sürdürmek ve pekiştirmek adına baskı ve şiddete dayalı yöntemler yerine farklı propaganda araçları ile kitleleri ikna etmeye çalışırlar (Güler, 2018). Filmde ise ABD Başkanı ve uluslarötesi şirketlerin öncülüğünde tüm dünyada, göktaşından dünyaya düşecek elementlerin sınırsız teknoloji sağlayacağı, fakirliği bitireceği ve insanlara iş imkanı yaratacağı propagandası yapılmaya başlanıyor. Çarptığı anda yeryüzünün önemli bir bölümünü silecek göktaşı, bir anda ana akım medyada “kurtarıcı kaynak, gökten yağan bereket” gibi söylemlerle yer aldıkça tıpkı bir sihirli mermi gibi (Sproule, 1989) medya tüketicilerinin beynine giriyor ve toplumun neredeyse yarısı manipüle ediliyor.


Senaryonun son bölümünde ise göktaşı artık politik bir kutuplaşmanın simgesi oluyor. Bu akıma karşın baş kahramanlar mitingler düzenleyerek “Tehlikenin farkına varın, yukarı bakın!” sloganı atıyorlar. Bir seçim kampanyası

sloganına dönüşen bu söylem üzerine ABD Başkanı ve açgözlü CEO Ishwell karşı slogan üreterek “Yukarı Bakma!” sloganıyla taraftarlarını ayaklandırıyor. Kapitalist gerçeklikte toplumsal bir kaosa dönüşen göktaşı yanlılığı ve karşıtlığı, ta ki “Gezegen Katili” dünyaya çarpmak üzereyken mekik tarafından parçalanamadığında son buluyor. Acı gerçeğin farkına varan toplumlar, sömürgesi yapacaklarını düşündükleri göktaşı tarafından yok ediliyorlar.


Toplumu, göz göre göre yaklaşan bir felakete karşı “Ona Bakma!” diyebilecek denli duyarsızlaştıran üst akıl, devlet adamları, uluslarötesi şirketler, gerçek hayatta da küresel ısınma, Covid-19 salgını, orman yangınları veya aktif fay hatları için vatandaşın görmezden gelmesini sağlamaktadır. 2018 yılında ABD Başkanı Donald Trump’ın küresel ışımaya inanmadığını söylemesi, karlılığını kaybetmemek için temiz enerjiye yatırım yapmayan dünya devi petrol şirketleri, fikri mülkiyet haklarından feragat etmeyi reddedip Covid aşısı teknolojisini paylamayan ilaç şirketleri, aşıyı protesto eden kitleler veya en basitinden deprem yönetmeliğine uygun olmayan yapılar inşa eden inşaat şirketleri dahi bir Don’t Look Up simülasyonunda yaşadığımızı kanıtlar niteliktedir.

43 görüntüleme0 yorum

İlgili Yazılar

Hepsini Gör

Comments

Rated 0 out of 5 stars.
No ratings yet

Add a rating
bottom of page