top of page
Yazarın fotoğrafıGökçe Serim

Baradaran-e Leila/Leyla'nın Kardeşleri

Güncelleme tarihi: 16 Nis 2023

Bencil ve beceriksiz bir anne baba elinde, hayatları olağanlaşmış bir seyirde yitip giden kardeşler görüyoruz. Leyla ve kardeşleri Alireza, Manouchehr, Parviz ve Farhad’ın berbat hayatlarındaki çırpınışlarını izletiyor bize Saeed Roustayi 2022 yapımı bu filminde.



Filmin ilk yarısı, bir miktar sıkıcı diyebileceğim tandansta ilerliyor; sonrasında içine yavaş yavaş alıyor, bakıyoruz ki meğer sıra dışı bir filmle karşı karşıyaymışız. Hukukçular, düğünde takılan altınlar kime aittir tartışması yapadursun; biz, değme hakimlere kalem kaybettirecek bir düğün takısı vakası görüyoruz, üstelik olayda, gelin ve damadın esamesi okunmuyor.



Hemen hemen herkesin ailesinde vardır böyle bir dayı, amca, kuzen; baba İsmail’e benzer ceberut bir karaktere hepimiz aşina sayılırız. Ama elbette bu karakter, baba olunca doğrudan, ailenin seyrini değiştiriyor. Çakı gibi adamların neden düzgün bir iş tutturup, çalışmadıklarını sorgulamayı bırakıp; karaktersiz, bencil ve huysuz, kardeşlerden Farhad’ın tabiriyle, asla çocuk sahibi olmaması gereken bir baba olunca kızgınlığımız direkt ona yöneliyor. Ama baba İsmail de o kadar biçare görünüyor ve ondan o kadar zavallıca bahsediliyor ki ona da kızgınlığımızın sabit kalabilmesi için, kendimize sürekli, onun mutfak lavabosuna hacetini gideren bir müptezel olduğunu hatırlatmamız gerekiyor.



Ortada anne de yok üstelik. Böyle bir babaya âşık olup hamile kalarak evlenmiş, neredeyse kocişim diye dolanacak kadar safsalak bir anne figürü görüyoruz ki çocukların bu sefilliği de zaten anca böyle bir anne baba kombinasyonunda oluşabilirdi.


Babaya olan kızgınlığı, asla taviz vermeyen sabit bir kararlılığa dönüştürebilmiş tek karakter Leyla. Bu yüzden, filmin ana karakteri olabilmiş zaten; ülkesinde ve ailesinde hiçbir vasfı olmamasına, hele hele evlenip çocuk da yapmayarak tamamen sıfıra dönüşmüş olmasına rağmen. En büyük çabayı, Leyla’dan görüyoruz; koca koca adamlara, kardeşlerim diye sarılıyor, onlar adına düşünüyor, karar veriyor; attığı her adım ince ince işlenmiş. Adeta bir demir leydi. Hatta, babanın zavallı görünümüne, düğünde gördüğü saygıyla mutluluktan kelebek gibi uçuşmasına bizler de ailenin diğer karakterleri gibi öyle kanıyoruz ki Leyla’nın acımasız kararlılığına öfkeleniyoruz; ne kadar merhametsiz bir kadın, taş kalpli diyoruz. Halbuki Leyla yerden göğe kadar haklı, baba buz gibi bencil bir asalak.



Filmin altın dokunuşu, Alireza ve Leyla’nın diyalogları, özellikle terasta sigara içtikleri sahneydi. Leyla’nın “Nasıl bu kadar dibe vurabildiğimizi hala anlamıyorum. Çocukken hayal ettiğim gelecek hiç de böyle değildi” cümlelerine karşılık; Alireza’nın verdiği “Büyümenin, hayallerinden; yavaşça ama emin adımlarla vazgeçmek demek olduğunu öğrendim” cevabına hangimizin yüreği burkulmadı ki?


Son beş yılda Türkiye’de yaşamayan birisi için doların, dakikalar içinde ve sürekli yükselip sonu olmayan bir arş-ı âlâya çıkması fikri ne kadar abes. Halbuki bizler, Leyla’nın kardeşlerinin panik kusmalarıyla yaşadığı, dolar yine yükselişe geçti!, krizlerine ne kadar da aşinayız. Hele hele bu krizler esnasında ya da sonrasında hangimiz, kendi ülkesinin fakiri olup, bizim diyarımızda, bizim yanına yaklaşamayacağımız ultra lüks tatiller yaşayanlara, filmdeki kardeşler gibi, ağzımız açık ve küskün bakmadık ki? Gökçe Serim

--------

Gurur'un Notu:

Sevgili Gökçe'nin, film üzerine muazzam ve akıcı değerlendirmesi üzerine yazılacak önemli bir şey yok. Ancak, bu film üzerine, daha önce yazıp, talihsiz bir nedenden yok olan kendi değerlendirmelerimi de ekleme teklifi yine Gökçe'den geldiği için yazmak istedim.


Zaafların Kaynağı: Doğuştan mı, Yetiştirilmeden mi?

Filmdeki kardeşlerin genel çatışması, bazı insani zaafların üzerine kurgulanmıştır. Zaafların kaynakları, farklı parametrelere bağlı olarak ve genellikle, birden fazla faktörün etkileşimi ile ortaya çıkar. Genetik ve biyolojik faktörlerin yanında, kültürel ve yetiştirilme tarzı gibi diğer faktörler de kişilerin zaaflarını belirleyebilir. Örneğin, bazı insanlar genetik olarak bağımlılığa daha yatkın olabilir veya belirli zorluklara karşı daha az dayanıklı olabilirler. Zaaflar, bireylerin kişilik özellikleri ve psikolojik yapılarından da kaynaklanabilir. Özgüven eksikliği, düşük öz saygı, kaygı, mükemmeliyetçilik ve başkalarının beğenisini elde etme ihtiyacı gibi faktörler, zaafların ortaya çıkmasına neden olabilir. Filmdeki baba karakterinin, mesleki yetkinliğinden veya ailedeki konumundan duyulacak anlatısı olmaması, özgüven kazanmak ve kendi aşireti üzerinde söz sahibi olmak için, irrasyonel bir şekilde hareket etmesine; çocuklarıyla olan ilişkilerindeki problemleri daha da pekiştirmesine neden oluyor.



İran gibi geniş aile yapısına sahip ülkelerin fertleri aile, arkadaş ve toplumun genel değerlerinden direkt etkilenebilecek konumdadır. Toplumsal yapı, bu yönden, insanların zaaflarını şekillendirir. Ayrıca, çocukluk döneminde yaşanan travmalar, zorbalık ve istismar da zaafların kaynağı olabilir. Ancak, kardeşlerin evveliyatı ile ilgili çok az bilgi sahibi olmamızın; Leyla'nın kardeşlerinin hayatlarındaki başarısızlıkların, çocukluktaki travmalara bağlanabilecek anlatının eksik oluşunun, filmin yegane kusurlarından birisi olduğunu düşünüyorum.


Her insanın zaafları olabilir ama zaafları, belirgin ve yıkıcı olan insanlar kendilerine ve topluma büyük ölçüde zararlı olur. Yoğun derecede istismar edilmiş zaaflı bir insan, en iyi ihtimalle, sadece kendisine zararlı olup toplumdan izole yaşayabilir. Ancak, kitleleri sürükleyen ve onların hayatları üzerinde çok etkili olabilen, zaafları belirgin kişileri ele alalım. Mesala Hitler. Gücün ve bireysel zaafın bir araya gelmesinin, ne kadar yıkıcı olabileceğinin en iyi örneği olabilir.


Devlet politikaları, aile üzerinde, dolayısıyla çocuğun yetiştirilmesinde çok büyük etkiye sahiptir. Ülkemizde de süregelen “Coğrafya kaderdir” sözü, bu gerçekliği çok güzel tanımlamaktadır. Leyla’nın kardeşleri, normun dışında olarak tasvir edilmiştir. Kardeşlerin, normdan çıkmasına neden olan zaaflarını etkileyen faktörler; aile, toplum ve ekonomik politikalardır. Ekonominin kötü olması en başta, insanların kalitesiz ve ucuz beslenmesiyle bir kardeşin obez olmasına; hayat standartlarını artırmanın yolunu bulamayan, muhteviyatından dolayı yeterli eğitime, donanıma sahip olmayan, bununla birlikte sosyal devlet yapısının yetersizliği ve işsizlik sorunları, bir başka kardeşi dolandırıcılığa; bir diğerini ise aşırı çalışmak zorunda kalmasından kronik sırt sorunlarına maruz bırakmıştır.



Gökçe’nin yukarıda belirttiği gibi, değeri sürekli katlanan dolar ve altın kuru yüzünden insanların hayat kurmalarına engel olan ekonomik politikalar, filmde, hiyerarşinin sağlanabilmesi için altın saklayan ve bunları çocuklarından esirgeyen yaşlı babada görüldüğü gibi, insanların yanlış işler yapmasına neden olmaktadır. Adalet mülkün (devletin) temelidir sözü, Leyla’nın kardeşleri gibi, standardın altında yaşam süren insanların, merkezi yönetimin para politikalarından dolayı, adaleti ilk önce kendi halkının emeği üzerinde sağlayamamasından dolayı bir yıllık alın terinin karşılığının üstüne yatılışını Alireza karakteri üzerinden görüyoruz. Bir yıl boyunca çeşitli nedenlerden az ödeme yapan, hatta hiç ödeme yapmayan, karşılığında çok az paraya pazarlık imkânı veren; kendisine, enflasyon yüzünden %90'lara kadar değeri azalmış ufak bir miktar ödemeyi de almazsa eline hiçbir şey geçmeyeceğini, hukukun işlevsizliğini “dava açsan da alamazsın” iması üzerinden yapan, üst ve ara yöneticilerin öğrenilmiş çaresizlik dolu bu telkinleri, Leyla’nın kardeşlerinin yaşadığı evrenin güvencesizliğini ortaya seriyor. Leyla’nın, Alireza'ya söylediği “Güvencesiz işler insanları histerik yapıyor” repliği de bu düzende işçi olmanın rahatsız edici tarafını ortaya koyuyor. Maaşın ne zaman alınacağının ve hatta alınıp, alınamayacağının bilinmediği; alınsa da ederinin çok altına düşeceği yüksek enflasyonun olduğu; bütün kazancın, birikimin eridiği bir ortamda insan ilişkileri de sağlıklı olamaz. İnsanlar asabiyet, sinir, histeri içinde, tahammülsüz bir şekilde ikili ilişkiler kurmak zorunda kalır. Ticaret, karşılıklı fayda yerine; birinin, diğeri üzerinden haksız kazanç elde etmesine neden olur. İnsanların bu kaygı içinde kendilerini uyuşturması için uyuşturucuya ya da uyuşturucu etkisi gösteren suni hayatlara özenmesine neden olur. Sahteliği onlarca yıldır tasdiklenmiş Amerikan güreşine bağımlı, o hayata özenerek sadece kas yapmaya çalışan kardeşlerden biri de bu argümanıma çok iyi bir şekilde uyan bir karakter.


İçinde bulunduğumuz coğrafyanın toplum yapısının, aile bağları sıkı, iç içe yaşayan, komşuluk kültürü gelişmiş olarak betimlenişine pozitif değerlerin atfedilmesi; bunun zıddı olarak, batının bireysel yaşam tarzının, yalnızlığının da olumsuz olarak değerlendirilmesi argümanı çok sık karşımıza çıkar. Leyla’nın kendi öz kardeşlerinin hayatlarında yaşadıkları zorlukları aşmalarında onlara ön ayak olma karakterini, kolektif yaşamın sonuçlarının getirdiği zorunluluğa bağlıyorum. Kardeşlerin, elbette birbirlerine duygu bağı, hele doğu kültüründe yadsınamaz bir gerçeklik. Ancak filmde, Leyla dışında kimsenin ayrı odası, kişisel alanı veya mahremiyeti yok. Kardeşin, Amerikan güreşini bütün aile izlemek zorunda; konuya aşırı derecede uzak anne karakterinin, bu sahte Amerikan güreşi repliğini gündelik konuşmasına yansıtması da bu zorunlu kolektif yaşamın absürt ve hoş kısmı olarak filmde gösterilmiş. İnsanların kendilerine ait hayatlarının olmaması, kardeşlerin farklı zaafları ve avantajlarıyla yek vücut olarak hareket etmesini zorunlu kılıyor. Dolayısıyla, aile bireyleri sadece kendi sorunlarından dolayı değil, kardeşlerinin içinde bulunduğu sorunlardan da etkileniyor. Hayatı bu kadar zorlaştıran, aile içinde dağılmaya, çatışmaya, kargaşaya, kavgaya neden olan bu drama, yoksulluk temelli cehaletin tezahürü olarak karşımıza çıkıyor. Filmin samimi anlatısına uymayan, gelir seviyesindeki adaletsizliği betimlemek için filmde yer alan bir sahne her ne kadar, çok fazla kör göze parmak olarak ortaya konsa da ülkenin gelir eşitsizliğini vurgulamıştır. Pahalı ve gösterişli bir Jeep’ten inen, iyi giyimli kadınlar, merdivenler üzerinde kâsede dondurma yiyen erkek kardeşler tarafından gözetlenerek sahnelenmiştir.


Bulunduğumuz çağda, doğal afetleri bir kenara bırakırsak, bir ulusun fakirleşmesi, kıtlık içinde kalması gibi problemlerin kaynağını, hükümet politikaları üzerinde aramalıyız. Leyla, sistematik adaletsizliğin farkına varmış. Matrix filmindeki kırmızı hapı seçmiş bir karakter olarak; mavi hap etkisindeki kardeşlerini uyandırmaya çalışan, güçlü ve vizyoner bir karakter olarak, politikacılar ve politikaları yüzünden dibe batmış yurttaşlara da güçlü bir örnek oluşturmaktadır. Ancak Leyla dışında, kardeşlerin hepsinin uyanması bir şeyleri değiştirebilir mi? Bence filmin son sahnesi, bunu metaforik olarak cevaplıyor. Alireza, babasının ölümünden sonra, elinde kül tutmuş ama yine de yanan sigarasını alıp, dans etmeye devam ettiğinde, eski köhnemiş sistemi devam ettireceğini düşündüm. Leyla'nın bu durumu, kaygılı gözlerle izlemesi de bu şekilde düşünmeme neden oldu. Belki de gereğinden fazla okuma yapıyorum. Önemli de değil aslında. Leyla'nın dirayeti, bu coğrafyalardaki birçok insan için uyanışın simgesi olacaktır. Film, etki düzeyini maksimize edebilecek şekilde ortaya konmuştur. Bu bile Leyla'nın Kardeşleri'ni son yılların en iyi filmi yapabilir nazarımda. Aşağıda, filmin geçtiği ekonomik koşulları daha iyi anlamak adına bir kaç gerçek belge bırakıyorum.


Gurur Sönmez


İran'ın son 10 yıldaki enflasyonu, yüksek seviyelerde dalgalanarak ekonomi üzerinde önemli bir etki yaratmıştır. 2013-2021 döneminde, İran enflasyonu genellikle çift haneli rakamlarda seyretmiştir. Özellikle 2018 yılında ABD'nin İran'a uyguladığı yaptırımların sertleşmesi ve İran'ın nükleer anlaşmasından çekilmesi nedeniyle enflasyon oranları artmıştır.


2018 ve 2019 yıllarında enflasyon, %30'un üzerine çıkarak hiperenflasyon eşiğine yaklaşmıştır. Bu dönemde İran ekonomisi, döviz kurlarındaki dalgalanmalar ve yüksek işsizlik oranları gibi sorunlarla karşı karşıya kalmıştır. 2020 ve 2021 yıllarında ise COVID-19 pandemisi, küresel ekonomik belirsizlikler ve artan siyasi gerilimler nedeniyle enflasyon oranları hala yüksek seviyelerde seyretmiştir.


Sonuç olarak, İran'ın son 10 yıldaki enflasyonu sürekli olarak yüksek seviyelerde kalmış ve ekonomik istikrarı olumsuz yönde etkilemiştir. Bu durum, hükümetin ekonomik reformlar yapma ihtiyacını artırmış ve sosyal huzursuzluklara yol açmıştır.


431 görüntüleme0 yorum

İlgili Yazılar

Hepsini Gör

Kommentare

Mit 0 von 5 Sternen bewertet.
Noch keine Ratings

Rating hinzufügen
bottom of page