top of page
Yazarın fotoğrafıGökçe Serim

Anatomie D'une Chute/Bir Düşüşün Anatomisi

Güncelleme tarihi: 4 Ara 2023

Justine Triet yönetmenliğinde, 2023 yapımı, Altın Palmiye’yi kapmış bir Fransız filmi. Başrolde, metanetiyle, sakinliğiyle ve zaman zaman soğuk nevaleliğiyle, belki de gerçekten Alman olması nedeniyle rolüne bu kadar güzel bürünen Sandra Hüller’i izliyoruz.



O ne filmdi yahu. Yanlış anlaşılmasın, filme kesinlikle ölüp bitmedim; Altın Palmiye’yi hak ettiğini de düşünmüyorum, naçizane. Ama ilişkisel bazda, kadının mı yoksa adamın mı haklı olduğu tartışmasını derinlemesine yaptırıp; sonra, bir çıkar yol bulmamıza da izin vermemesini çok sevdim. Gerçi, gözlemlediğim kadarıyla, kadın izleyiciler kadına, erkek izleyiciler adama hak vermeye; her iki taraf da karşı tarafın asıl manipülatör olduğunu iddia etmeye meyilli. Ama ben bu kadar kolay karar veremeyerek, kadından da adamdan da ayrı ayrı nefret ettim.


Adam, çoğu erkek kadar yıpratıcı bir saldırganlığa sahip. Hele bir soluklan, bir sakin ol da ne derdin olduğunu anlayalım be adam neden bağırıp duvarları yumrukluyorsun? Çok mu bunaldın, ev işlerinden gına mı geldi, vakitsizlikten kitabını mı yazamıyorsun? Çocuğa artık biraz da sen bak kadın, benim vakte ihtiyacım var de. Yok, illa bir etrafı kırma dökme. Vay efendim sen zaten şöylesin böylesin, arkadaşlarıma gülümsemezsin, gudubetsin. Ben kendi ülkemde yaşamak istiyorum demişsin, kadın kalkmış gelmiş; çocuğumu kendim evde eğitmek istiyorum demişsin, kadın tamam demiş; Fransa'ya taşındığımız yetmedi, dağın başındaki eve gidelim ben tadilatla kafamı boşaltıp kitabımı yazmak istiyorum demişsin, kadın eksi yirmi dereceye tıkılmış kalmış, hala kadını suçluyorsun. Bu da klasik, karaktersiz insan davranışıdır zaten. Verdiği karardan pişman olunca, kendine toz konduramadığı için ya hemen karşı tarafa yüklenip sindirmeye çalışır ya da ilk fırsatta, gelmeseydin o zaman kardeşim ayağı çeker. Adam katıksız manipülatör. İkisinin de ana dili olmayan İngilizce'de karar kılmışlar; adam diyor ki benim dilimi öğrenmedin, çocuğumla Fransızca konuşmuyorsun. Gerçek bir Ali Kıran Baş Kesen.


Gelelim kadına. Kadın da az saman altından su yürüten değil, tam bir Skyler White. Uçan kuşa da yazmazsın be kadın. Kocasının daha yedisi çıkmamış, avukatın ağzının içine düşer, flörtöz flörtöz konuşur, kadeh tokuşturur; eve röportaj yapmaya gelen kadına bile yazılır; zaten adamı da daha önce kadınlarla aldatmış. El insaf, oğlun kör olmuş, kocan ben kör ettim diye vicdan azabından erimiş, depresyondan intihar edecek seviyeye gelmiş bu ne hız, ne bu vicdansızlık? Adamda zaten tutunacak dal kalmamış, sen neden onun fikrini çalıp, en büyük hayali olan kitabı yazıp onunla ünlü oluyorsun? Adama moral olsun diye ortak yazarlı kitap olarak yayımlatmak bu kadar mı zor? Nerede kaldı iyi günde kötü günde, hastalıkta sağlıkta, mutlulukta ve kederde ortaklık? Evdeki garibim sesi soluğu çıkmayan oğlanı da zaten evlilik birliği temelinden sarsılmış bu çift, birbirinin üstüne ata ata sokak ortasında bırakıp kör etmiş; kadın durumu sineye çekmiş adam sindirememiş.



Ben, adamı, kadının öldürmüş olabileceğini; ama eş oranda, adamın intihar etmiş de olabileceğini düşündüm. Çünkü kadından soğukkanlı katil imajını aldığım kadar, adamda da intihar edebilecek psikolojik çöküntüyü hissettim. Görme engelli oğlan da sanki son ana kadar bu çelişkiyi yaşadı. En sonunda babasız kalmışken, köpeğini de az kalsın bu uğurda kaybedecekken annesini affetti ve kendisini de inandırdığı bir masal uydurup annesini kurtardı. En son sahnede, annesini bağrına basan sarılmasında bunu görüyoruz; o yaşta çocuk, ağlayarak annesinin göğsüne yatacağına, annesini kendi göğsüne bastırıyor, affettim seni der gibisinden.


Gelelim filmdeki hukuki fahiş hatalara. Tabii, filme Türk hukukunu uygulayamayız da Fransız ceza hukuku da bizden temel farklılıklar içermiyor bildiğim kadarıyla. Bu kadar saldırgan bir savcı görülmüş duyulmuş şey değil. İngiltere veya ABD’de geçmiyor bu film, Kıta Avrupası’nda geçiyor; hem Fransa hem Türkiye bu hukuk sistemine tabi. Türk ceza hukukunda savcı, hem aleyhe hem lehe delilleri toplar; soruşturmayı, maddi gerçeği açığa çıkarmak adına yürütür; kafasındaki suç şüphesi yıkıldıysa beraat talep eder ve asla ama asla bilirkişileri, tanıkları ve sanığı yönlendiremez. Bize yansıtılan, ne biçim bir sistemdir ya da bize magazin olsun diye mi öyle yansıtılmıştır ki Johnny Sins kılıklı savcı, duruşmalarda terör estirmiştir? Anneyi hapse attırmaya yemin etmiştir, öyle bir inanmıştır davasına. Adeta çömez avukatlar gibi, kendini davanın tarafı yerine koymuştur. Olacak iş değil. Bir de tabii, kanunsuz delil meselesi var. Adam, haber vermeden karısıyla ev içi konuşmaları, seks muhabbetine varana kadar kaydetmiş; sonra duruşmada, bunları yedi düvel dinliyor. Bizdeki Hortum Süleyman böyle hukuka aykırı delil yaratmadı. Fransa, kişisel verilere, özel hayatın gizliliğine pek değer atfetmiyor sanırım, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi duymasın. Yani demem odur ki, mesleki deformasyon nedeniyle sanırım bazı insanlar bazı filmleri hiç izlememeliler. Onun dışında, izleyende oluşturduğu çelişkililik açısından doyurucu bir film.



808 görüntüleme1 yorum

İlgili Yazılar

Hepsini Gör

1 Comment

Rated 0 out of 5 stars.
No ratings yet

Add a rating
Gurur Sönmez
Gurur Sönmez
Dec 03, 2023
Rated 5 out of 5 stars.

Harika bir değerlendirme Gökç. Savcının, Amerikan filmlerindeki gibi tiyatral hareketlerini ”Fransa da böyle herhalde“ diye düşünüp, yadırgamayı bırakmıştım. Ancak normal değilmiş demek ki. Bir de sadece çocuğun köpeği üzerinden, babasının intihar ettiğini söyleyip diğer sahnede davanın annesi lehine sonuçlanması da garip gelmişti. Nasıl yani delile göre karar vermiyorlar mı. Subjektif bir beyanat nasıl kadının yırtmasını sağlıyor diye düşündüm. Tabii ki sinemasal anlatım için gerçek bükülebilir. Ancak bu kadar da değildir lan demiştim. Filmi polisiye anlamda izlemek keyifliydi ama modern, entelektüel iki Avrupalının çatışmasını izlemek keyif vermedi. Bu intihar/cinayet mevzularında Bir Zamanlar Anadolu’da Savcı karakterinin karısının “intikam” almak için intihar etmesinin ortaya çıkma aşaması çok güzel işlenmişti. Filmin sonunda 1-2 saniye araba içinde yapılan bir konuşmada o hissiyatı yakalar gibi oluyorsun ama…

Like
bottom of page