top of page
Yazarın fotoğrafıİrem Topal

81. Venedik Film Festivali'nden "Gecenin Kıyısı"

Güncelleme tarihi: 12 Eyl

Türker Süer’in ilk uzun metraj filmi Gecenin Kıyısı 81. Venedik Film Festivali’nde Orizzonti Extra seçkisinde dünya prömiyerini yaptı. Film biri teğmen diğeri yüzbaşı iki erkek kardeşin, Sinan ve Kenan’ın birbirleriyle, kendileriyle, görevleriyle ve içinde bulundukları canavarlaşan toplumla ilişkisini “bir askeri darbeyi” merkezine alarak anlatıyor. Filmdeki bu “askeri darbenin” 15 Temmuz darbe girişimi olduğunu Fatih Sultan Mehmet köprüsünü duyunca köprünün tarihsel bağlamıyla ancak idrak edebildim. Uluslararası bir festivaldeki Türkiye dışından bir izleyici için darbenin hangi darbe olduğu çok şey ifade etmeyebilir ve kişi kendisini hikayeye bırakabilir, ama o geceyi yaşayan bizler için öyle mi? 2016 senesindeki darbe girişimi üzerine çekilen iktidar propagandası filmlerinin hiçbirini izlemediğim için Gecenin Kıyısı benim için temasıyla bir ilk. 

Film odaklanmayı zorlaştıracak dağınıklıkta başlıyor ama kısa sürede kurduğu atmosferin içine çekmeyi başarıyor. Belirsizliğin başrol olduğu, sabit olan tek şeyin güvensizlik duygusu olduğu bir toplumu ordudaki komuta zinciri içinden ve hatta iki kardeş üzerinden kurmanın iyi bir fikir olduğuna ikna oldum film bittiğinde. Başlarken sorduğum soruya cevap vereyim: 80 darbesini görmemiş birinin 80 darbesi üzerine film izlemesiyle, 15 Temmuz’u yaşamış, o gece sevdiklerine ulaşamamanın kaygısını ve tepesindeki F-16’ların sesini hatırlayan, sabaha karşı televizyonlara düşmüş linç görüntülerini unutamayan kesimler için bu filmi izlemek aynı şey değil.


Ahmet Rıfat Şungar’ın canlandırdığı Teğmen Sinan, Berk Hakman’ın canlandırdığı ağabeyi Yüzbaşı Kenan’ın Malatya’daki askeri mahkemeye tutuklu nakliyesinde görevlendirilir. Bu emri sorgulasa da itaatten başka seçeneği olmadığına ikna olduğumuz Sinan’ın ağabeyi Kenan’la görüşmediğini, sebebinin general olan babalarının ölümü olduğunu öğreniyoruz. Kenan Sinan’ın aksine bir emre itaat etmeyip ordudan firar etmiş bir asker, bu nedenle askeri yargılama sürecinde. İstanbul’dan Malatya’ya bu sevkiyatın gerçekleştiği gecede, ordudaki bir grubun darbe girişimi yaşanıyor, zaten cevapsız olan sorularla çıkılan yola bir yenisi ekleniyor: Kim hangi tarafta? 


General babaları kumpas davaları sonucu intihar etmiş, Sinan kendisine sunulan belgeleri gözleriyle gördüğü için babasına karşı tanıklık etmiş. Sinan karakterinin hem tarihte hem Türkiye toplumunda bir karşılığı var, emre itaat etmeyen ağabeyinin de karşılık geldiği bir yer var kolektif hafızamızda. Zor zamanlarda tarafların farkında olmak, taraf olma(ma)k, askerliğin doğası, emir-komuta zincirinde bireylerin vicdani muhasebesi, bireyin değerleri için feda edebilecekleri gibi evrensel temaları Türkiye tarihinden karanlık bir geceye giderek sorguluyor film. 


Gösterim sonunda yönetmen Türker Süer ve iki başrol oyuncusuyla söyleşi gerçekleştirildi. Film boyunca yabancı bir izleyicinin tarafları zihninde nasıl konumlandırdığını merak etmiştim ve moderatörden gelen ilk soru bu evrensel temalar için çekilen Türkiye fotoğrafının yerelliğini ispatladı bana. Soru, “sistemdeki iki karşıt görüşü erkek kardeşler hikayesi üzerinden anlatma fikri” üzerineydi. Halbuki ortada sisteme yönelik iki karşıt görüş yoktu, Sinan da Kenan da tercihlerini “memleket için” yapan, vatanını seven iki askerdi. Buradaki karşıtlık sisteme dair değildi, karakterlerin doğasına dairdi: Her emre itaat edenler ve toplum hızla insanlığın kıyısına itilirken emirleri sorgulayıp isyan edenler. 


Film 31. Uluslararası Adana Altın Koza Film Festivali’nin Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması’nda gösterilecek. 



684 görüntüleme0 yorum

İlgili Yazılar

Hepsini Gör

Comments

Rated 0 out of 5 stars.
No ratings yet

Add a rating
bottom of page